Mübârek Ebû Hammâd anlatıyor: Sufyân es-Sevrî'nin, Ali b. el-Hasan es-Selîmî'ye şöyle dediğini işittim: “Amelini ve kalbini bozacak şeylerden sakın. Dünyâya düşkün olanlarla, hırs sâhibi kişilerle ve mallarını Allah'ın râzı olmayacağı yerlerde harcayan Şeytanın kardeşleriyle oturman kalbini bozar. Dînini bozacak şeylerden de sakın. Çok konuşan geveze kişilerle oturmak dinini bozar. Hayatını bozacak olan şeylerden de sakın. Hırslı olanlar ve şehvetlerine düşkün olanlar hayatını karartır.
Vefâsız kişilerle berâber olmaktan sakın. Sadece Mü'min olanla dostluk kur. Yemeğini de sadece takva sahibi olanlar yesin. Fâcirle dost olma ve onunla berâber olmadığın gibi onunla oturanlarla da berâber olma. Aynı şekilde onunla yemek yemediğin gibi onunla yemek yiyenlerle de yemek yeme. Onun sevdiğini sevme ve sırrını onunla paylaşma. Ona tebessüm etme, meclisinde ona yer açma, eğer bunlardan birini yapacak olursan İslâm'ın sınırlarını aşmış olursun.
Sultanın kapısına, onun kapısına varanların kapısına ve onlarla aynı arzuların peşinde olanların yanına gitmekten sakın, Onların fitnesi Deccâl'in fitnesi gibidir. Onlardan biri sana gelecek olursa onlara karşı suratını as ve onların hiçbir şeyini önemseme. Yoksa haklı olduklarını zannederler ve sen de onlara bunda yardım etmiş olursun. Onlar berâber oldukları her bir kişiyi kirletirler. Sen kokusu ve tadı güzel olan portakal gibi ol. Dünyâya düşkün olanlarla dünyâlıkları hakkında tartışma. Öyle yaparsan böyle kişileri insanlara sevdirmiş olursun.
Günâhtan da sakın. Yoksa Allah'ın gazâbına müstehak olursun. Bil ki Allah katında Hz. Âdem'den üstünü yoktur. Onun çamurunu eliyle yoğurdu ve ruhundan ona üfledi. Onu, meleklerin kendisine secde etmesiyle müşerref kıldığı gibi, Cennete de koymuştur. Ancak işlediği bir günâhtan dolayı da Cennetten çıkarılmıştır.
Kardeşim! Bil ki Allah hiç kimseyi günâhla Cennete koymaz. Allah'ın yeryüzündeki halifesi Hz. Dâvud da yapmış olduğu bir günâh sebebiyle öyle şeylere maruz kaldı ki, biz o günâhı işleyecek olsak:* 'Bu da günâh mı ki?' diye düşünürdük. Kardeşim! Allah'tan kork! Günâhtan ve günâhkârlardar uzak dur. Çünkü günâhkârlar, Allah'ın cezâsına müstehak olmuşlardır.
Malınla ve bedeninle kardeşlerin için çalış. Gizli olsun, açıktan olsun onları sakın aldatma. Câhillerden ve onlarla birlikte oturmaktan, fâcirlerden ve onlarla birlikte oturmaktan nefret et. Çünkü Allah'ın korudukları hariç onlara yakın olanlar kurtulamazlar. İnsanlarla berâberken mütebessim ve güler yüzlü olmaya bak. Yalnız kaldığın zaman ise çokça ağlamaya, (günâhların sebebiyle) endişelenmeye ve hüzünlenmeye bak. Allah en iyisini bilir; ama bildirildiğine göre kıyâmet gününde mü'min, amel defterinde en çok iyiliği bu tasası ve üzüntüsü dolayısıyla görecektir. Yapmacık bir huşûdan sakın! Kalbinde olmayan bir huşûyu yüzünde göstermekten uzak dur!”
(Ebu Nuaym el-Esbahânî, Hilyetu'l Evliyâ ve-Tabakâtu'l Asfiyâ)
Ve andolsun ki, sana ve o senden öncekilere vahyedildi ki: 'Eğer şirk koşarsan, elbette amelin boşa gider ve elbette hüsrâna uğrayanlardan olursun.' (Zümer Sûresi 65. âyet meali)
📌Duadâ Şirk:
Bu Allah’dan başkasından, peygamberler veya evliyâdan, rızık, hastalıklara şifâ ya da buna benzer şeyler talep ederek duâ etmektir.
Zîrâ Allah Celle ve Â'lâ kitabında: “Ve Allah'ın dışında sana menfaat sağlamayan ve sana zarar vermeyene duâ etme. Fakat (böyle) yaparsan, o takdirde muhakkak ki sen o zaman zâlimlerdensin.” (Yûnus Sûresi 106. âyet meali) buyurmaktadır.
Burada “Zâlimler”, “Müşrikler” anlamındadır.
📌Niyet ve Arzuda Şirk:
Bir kişinin amelinde, genelde ve ayrıntıda Allah’tan başkasına yönelmesidir. Buna “Îtikâdda şirk” denir.
“Kim dünyâ hayatını ve ziynetini/süsünü murâd eder ise, orada onlara amellerini îfâ ederiz ve onlar orada eksikliğe uğratılmazlar. İşte onlar, onlar ki, kendileri için Ahîret'te ateşten başkası yoktur. Ve orada yaptıkları boşa gitmiştir. Ve amel etmiş oldukları bâtıldır.” (Hûd Sûresi 15.16. âyet meali)
📌Sevgide Şirk:
Bu da Allah ile birlikte başkasını da Allah’ı sevdiği gibi veya daha çok ya da daha az sevmektir. Çünkü sevgi, insanın ihlâsla boyun eğmesinin sebebidir.
Allah Celle ve Â'lâ kitabında: “Ve insânlardan kimi (Yani arab müşrikleri), Allah'tan başkasını endâdenler (Ortaklar/İlâhlar) ediniyorlar da onları Allah'ı sever gibi seviyorlar. Ve o îmân edenlerin Allah'a sevgisi daha şiddetlidir.” (Bakara Sûresi 165. âyet meali) buyurmaktadır.
📌İtaatte Şirk:
Allah’tan başkasını “Teşri” kanun koyma ve hükümde ortak tutmaktır. Zirâ hüküm, yalnızca Allah’a has bir haktır.
Allah Celle ve Â'lâ şöyle diyor: “Hüküm ancak Allah’ındır.” (Yûsuf Sûresi 40. âyet meali)
Âlimlerine veya şeyhlerine, Allah’a isyân sayılan bir ameli helâl sayarak uyanlar bu sınıftandırlar.
Bu konuda da Allah: “Onlar ahbârlarını ve ruhbânlarını Allah'ın dışında rabbler edindiler” (Tevbe Sûresi 31. âyet meali) buyurmaktadır.
(Ruhbân nasrânilerin âlimleri ve ahbâr yahûdilerin âlimleridir." (eş-Şevkânî, Fethu'l Kadîr, S.567)
Allah’ın Rasûlü bu âyeti Adiy b. Hatem için Tirmizî’deki sahih hadis ile şöyle açıklamaktadır: “Hristiyanlar ve Yahûdiler, âlimlerine, helâli haram, haramı da helâl kılmalarında itaat ediyorlardı.”
Kim Allah’tan başkası için şeriat koyma hakkı tanırsa, Allah’a isyân ile küfre girmiştir.
Çünkü Allah Celle ve Â'lâ şöyle buyuruyor: “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır kâfirler” (Mâide Sûresi 44. âyet meali)
Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah’ındır: “Dikkat edin, yaratma ve emir O'nundur.” (A’râf Sûresi 54. âyet meali)
“Yaratma ve emir O'nundur” demek, bu hakkın başkasına nispet edilemeyeceğine işarettir. Kim, yaratmayı veya bir işi Allah’tan başkasına nispet ederse, en büyük şirki işlemiş ve İslâm’dan çıkmıştır. Aynı şekilde, Allah tüm kâinatın yaratıcısı ve bu kâinatları, nimetleriyle terbiye edicidir. Yalnız O, yarattıklarında tüm tasarruf haklarına sâhiptir. Yarattıkları için en iyi olanın ne olduğunu en iyi bilen de sadece O’dur. O’ndan başkası hiçbir şey yaratmamıştır. Allah’tan başkası hiçbir şey yaratamadığı için, kendi benliğinde gizli olan en küçük şeyi dâhi bilemez. Bunu bilemediği hâlde yaratılmışlara en uygun ve yararlı olanın ne olduğunu nereden bilecektir? Bu sebeple insanlar tarafından konulan bütün kanunlar bâtıldır. Hiçbirisiyle hüküm vermek câiz değildir. Çünkü hüküm koyma hakkı ancak Allah’ındır, O’ndan başkasının hükmetme hakkı asla yoktur. Allah Celle ve Â'lâ, Allah’dan başkasının kanunlarıyla hükmetmeye “Câhiliyye hükümleriyle hükmetme” adını vermiştir. Allah Celle ve Â'lâ böylece, kendi hükmünden daha hayırlı ve daha yüce bir hükmün olmadığını haber vermiştir.
📌Tasarrufta Şirk:
Bu, peygamberlerin ve evliyâların, kainatta tasarruf kudretleri olduğuna inanmaktır. Bu, peygamberler ve sâlih insanların güzel mevkilerini inkâr etmek ve görmemezlikten gelmek anlamına gelmez. Fakat sakıncalı olan, bunlara Allah’ın özel haklarından olan kudret, tasarruf, yarar ve zarar verme gibi sıfatları vermektir. Allah müşriklere sorduğunda: “Ve emri kim tedbîr eder? O vakit diyeceklerdir ki: Allah.” (Yûnus Sûresi 31. âyet meali)
📌Korkuda Şirk:
Allah’tan başkasının zarar ve yarar verdiğine inanmak veya korkuda başkalarını Allah’a denk görmektir. Örnek vermek gerekirse: Ölülerin, sağ olanlara zarar vermesinden korkmak yâhut vâcip olan amelleri terk etmeye neden olacak kadar bir otoriteden korkmak gibi. Ancak doğal olan korkmaya gelince, yırtıcı bir hayvan gibi veya bir zâlimden korkmak şeriatte câizdir (Şirk değildir.) Çünkü Allah Celle ve Â'lâ, Nebisi Mûsâ’yı (Aleyhisselâm) şu âyette korkmakla vasfetmiştir. “Böylece oradan korkarak, gözetleyerek çıktı” (Kasas Sûresi 21. âyet meali) Burada, meşru olan korku, insanın Allah’dan korkmasıdır. Esas korku da budur.
📌Tevekkülde Şirk:
Tevekkül, kulun işlerini Allah’a havale etmesi, dilediğinin elde edilmesi için Allah’a güvenmesidir.
Allah Celle ve Â'lâ: “Ve O ölmeyen Hayy'a tevekkül et.” (Furkân Sûresi 58. âyet meali) buyurmaktadır. Bunun için Allah’tan başkasına tevekkül etmek câiz değildir. Şirk olan tevekküle gelince: Ancak Allah’ın kudreti dahilinde olan şeylerde Allah’tan başkasına kalpten tevekkül edip bağlanmaktır veya yaratılmış birinin Allah’tan başka rızık vereceğine veya rızkı keseceğine inanmaktır. Büyük şirk hakkında sözlerimize son vermeden önce, burada insanları uyarmamız gereken birçok konudan bazısına değinmek yerinde olacaktır. Bu değineceğimiz konular, çok tehlikeli oldukları hâlde, bunu söyleyen ve işleyenlerin birçoğu Allah’a şirk koştuklarının farkında değillerdir.
Şifayı doktora veya ilaca bağlamak. Din ve dünya işlerinde başarılı olmayı kulun zekâsı, gayreti ve içtihâdına bağlamak. Kulların kanun koyabileceklerine dâir inanış. Ölüm nedenlerini, trafik kazâlarına veya yanlış ilaç kullanımına bağlamak gibi işlerdir. Bu ve benzeri şirk sözleri ve amelleri çoktur. Müslümanlar bunları bilip sakınmalıdır.
O ki, beni yaratan ve O bana hidâyet verendir. Ve O ki, O beni yediren ve içirendir. Ve hastalandığımda O bana şifâ verendir. Ve O ki, beni öldürür, sonra bana hayat verir. (Şu’arâ Sûresi 78-81. âyet meali)