Lâ ilâhe illallah sözü, iki kısımdan oluşur. Birincisi: Lâ ilâhe. İkincisi: İllallah. Bunlar, lâ ilâhe illallah'ın rukûnlarıdır. Birincisine Nefiy, İkincisine İsbât denir.
Nefiy reddetmeyi, isbât kabul etmeyi ifade eder. Nefiy inkâr, isbât ise ikrardır. Lâ ilâhe illallah sözüyle dört şey nefyedilir. Dört şey de isbât yani kabul ve ikrar edilir.
Nefyedilen (inkâr/red edilen) dört şey şunlardır;
1-İlâhlar
2-Tağutlar
3-Nidler
4-Rabbler
İsbât (İkrar edilen) dört şey de şunlardır:
1-Kasıt
2-Tâ'zim ve muhabbet
3-Korku ve ümit
4-Şirkten ve şirk ehlinden berâet
Yüce Allah'ın bütün kullarına farz kıldığı ilk şey, tağutu inkar edip Allah'a îmân etmektir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ
“Ve andolsun ki, her ümmette: 'Allah'a ibâdet edin ve tâğûttan ictinâb edin/kaçının.' diye bir resûl ba's ettik/gönderdik.” (Nahl sûresi 36. âyet meali)
“Tağuttan ictinâb edin/kaçının” la ilahe illallah sözünün birinci kısmını ve ilk rüknu olan nefyi, yani “Lâ ilâhe” yi, “Allah'a ibâdet edin” de ikinci kısmı ve ikinci ruknü olan isbâtı, yani “İllallah”ı tam karşılar.
Öyleyse lâ ilâhe illallah “Tağuttan ictinâb edip/kaçınıp Allah'a ibâdet etmek” demektir. Kişi tağutu inkâr etmedikçe, Allah'a îmân etmiş olamaz.
Yüce Allah şöyle buyurur.
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا
“Artık kim tâğûta küfrederse ve Allah'a îmân ederse, böylece sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Onun için kopma yoktur.” (Bakara sûresi 256. âyet meali)
“Tâğûta küfretmek/inkâr etmek”, lâ ilâhe illallah sözünün birinci kısmını ve ilk ruknü olan nefyi, yani “Lâ ilâhe” yi “Allah'a îmân etmek” de ikinci kısmı ve ikinci ruknü olan isbâtı, yani “İllallah”ı tam karşılar.
Yüce Allah, kopmayacak sapasağlam bir kulpa tutunmuş olmayı şu iki şeye bağlamıştır.
Birincisi: Tağutu inkâr etmek
İkincisi: Allah'a îmân etmek
Tağut: Allah'ın dışında kendisine ibâdet edilen her şeydir. Kendisine ibâdet edilen ve bundan râzı olan ve meşru sınırlar aşılarak kendisine ittiba ya da itaat edilen herkes birer tağuttur.
Tağutlar pek çoktur. Başlıcaları beş tanedir.
1- Şeytan
2- Kendisine ibâdete çağıran
3- Kendisine ibâdet edilen ve bundan razı olan
4- Allah'ın indirdiği hükümlerden başka hükümlerle hükmeden
5-Gayb ilmi iddia eden
Tağutu inkâr edip ondan kaçınmak, yani birinci rukün olan nefiy, yani Lâ ilâhe, şu beş şeyi yerine getirmekle gerçekleşir;
1- Allah'tan başkasına ibâdet etmenin batıl olduğuna i'tikad etmek,
2- Allah'tan başkasına ibâdet etmeyi terk etmek,
3- Allah'tan başkasına ibâdet etmeye ve O'ndan başkasına ibâdet edenlere buğzetmek,
4- Allah'tan başkasına ibâdet etmeyi ve O'ndan başkasına ibâdet edenleri tekfir etmek
5- Allah'tan başkasına ibâdet edilen şeylere ve onlara ibâdet edenlere düşmanlık etmek.
Allah'a îmân edip O'na ibâdet etmek, yani ikinci rükun olan isbât yani illallah, şu beş şeyi yerine getirmekle gerçekleşir.
1- Allah'ın yegane hak ilâh olduğuna i'tikad etmek,
2- Bütün ibâdetleri Allah'a has kılmak
3- İbâdetin her bir çeşidini Allah'tan başkasından nefyetmek
4- İhlâs ve Tevhîd ehlini sevip onları veli edinmek
5- Şirk ehline buğzedip onları düşman edinmek.
Yüce Allah şöyle buyurur:
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ
“İbrâhîm ve o beraberindekilerde sizin için güzel bir örnek olmuştur. Hani onlar kavimlerinem demişlerdi ki: 'Muhakkak ki biz, sizden ve sizin Allah'ın dışında ibâdet ettiklerinizden berîyiz,
size küfrettik/reddettik. Ve bizim aramızda ve sizin aranızda ebeden adâvet/düşmanlık ve buğz başlamıştır, siz tek Allah'a îmân edinceye kadar.” (Mumtehine sûresi 4. âyet meali)
“Ve kim İbrâhîm'in milletinden yüz çevirir, nefsi sefih olandan başka?” (Bakara sûresi 130. âyet meali) Sefih olandan başkasının yüz çevirmeyeceği, İbrâhîm'in hanif olan dîni işte budur.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur;
مَنْ قَالَ: لاَ إِلَهَ إِلاّ الله، وَكَفَرَ بِمَا يُعْبَدُ مِنْ دُونِ الله، حَرُمَ مَالُهُ وَدَمُهُ. وَحِسَابُهُ عَلَى الله
“Kim lâ ilâhe illallah der ve Allah'tan başka ibadet edilen şeyleri reddederse malı ve kanı dokunulmaz olur. Hesabı ise Allah'a kalır.” (Müslim)
Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) malın ve canın dokunulmaz olması için lâ ilâhe illallah demeyi yeterli saymamıştır. Bunu söylemenin yanında ma'nasını bilmeyi de hatta kabul etmeyi de,
dahası Allah'tan başkasına ibâdet etmiyor olmayı da yeterli saymamıştır. Bütün bunlara, Allah'ın dışında ibâdet edilen şeyleri reddetmeyi ilave etmedikçe kişi İslam dinine girmiş, müslüman olmuş sayılmaz.