📌Allah (ibâdet edilmeye layık) tek ilâhtır ve kendisinden başka (ibâdet edilmeye layık) ilâh yoktur. Ne benzeri ne de dengi yoktur. Çocuğu, babası, karısı ve eşi yoktur. Allah’ın ezeli oluşunun başlangıcı yoktur ne de ebedi oluşunun bir sonu yoktur. O’nu tarif etmeye çalışanlar bunu layıkıyla yerine getiremez, emrini düşünenler O’nun emrini kuşatamaz. (Akl-ı selîm) düşünürler O’nun ayetlerinden ibretler alır ancak Allah’ın zâtı hakkında düşünceye dalmazlar.
“Ve dilediğinden başka O'nun ilminden bir şey ihâta edemezler (kavrayıp-kuşatamazlar). O'nun kürsüsü semâları ve Arz'ı kaplamıştır. Ve onları muhâfaza etmek O'na ağır gelmez. Ve O, Aliyy'dir, Azîm'dir” (Bakara Sûresi 255. âyet meali)
📌Allah; el-Âlim (her şeyi bilen), el-Habir (her şeyden haberdar olan), el-Mudebbir (kâinatı yöneten, işleri yerli yerince düzene koyan), el-Kadir, es-Semî (her şeyi işiten), el-Basîr (her şeyi gören), el-Alîy (en yüce), el-Kebir (en büyük)’dir. Şüphesiz O (Allah) zâtıyla, Mecîd olan arşının üzerindedir ve ilmiyle heryerdedir. Allah, insanı yarattı ve nefsinin insana ne türlü vesveseler vermekte olduğunu bilir ve insana şah damarından daha yakındır.
“Ve O'nun ilmi dışında bir yaprak düşmez; Ve yerin karanlıkları içinde bir tane yoktur, ve ne bir yaş ve ne (de) bir kuru mübîn bir Kitâb'ta olmasın (apaçık bir kitaptadır).” (En'âm Sûresi 59. âyet meali)
📌Allah, arşa istivâ etmiştir ve hükümranlığı üzerinde mutlak kontrol sâhibidir. Allah, Esmâ’ul Hüsnâ'ya (en güzel isimlere) ve en yüce sıfatlara sâhiptir. Bu isim ve sıfatlara hep sâhip olmuştur. Allah, herhangi bir sıfatının yaratılmış olmasından ve herhangi bir isminin muhdes olmasından münezzehtir. Allah, Mûsâ (aleyhisselam) ile Kendi zâtının bir sıfatı olan ve yaratılmamış olan konuşma (sıfatı) ile konuşmuştur. Kendisini bir dağa tecelli etmiş ve dağ, O’nun yüceliğinin ortaya çıkması ile paramparça olmuştur.
📌Kur’ân Allah’ın Kelâmıdır, ne yok olacak bir yaratılmış ne de bir sonu olması zorunlu olan bir yaratılmışın sıfatıdır.
📌Ayrıca, hayrı ve şerri ile iyisi ve kötüsü ile kadere îmânı da içerir. Bütün bunlar, Rabbimiz olan Allah tarafından belirlenmiştir. İşlerin ne biçimde olacağının kararı, tamamıyla Allah’ın elindedir ve oluş biçimleri Allah’ın kaderi doğrultusundadır. Allah her şeyi henüz olmadan bilir ve her şey O’nun takdir ettiği şekilde olur. Allah’ın, kulunun söylediği ya da yaptığı hiçbir şey yoktur ki, Allah bunu takdir etmemiş olsun ve Allah’ın bu konuya dair bilgisi olmasın:
“Yaratan bilmez mi? Ve O, Latîf'tir, (en gizli şeyleri bilir), Habîr'dir (her şeyden hakkıyla haberdardır).” (Mülk Sûresi 14. âyet meali)
📌Dilediğini sapkınlığa iletir ve adaletiyle onları alçaltır ve dilediğini hidâyete iletir ve cömertliğiyle onları yükseltir. Bu şekilde herkes, Allah’ın daha önceden bilgisi olduğu ve daha önceden onların Saidlerin (mutluların) arasında mı yoksa bedbahtların arasında mı olacağını kararlaştırdığı biçimde yerleştirilir. Hükümranlığında istemediği bir şeyin olmasından ya da O’na muhtaç olmayan bir şeyin olmasından veya bütün insanların Rabbi, onların amellerinin Rabbi, onların hareketlerinin ve ölümlerinin zamanını kararlaştırmış olan- Allah’tan başka, herhangi bir şey yaratan birinin olmasından münezzehtir. Allah, onlara hüccet ikamesi yapmak için rasûller gönderendir. Allah; nübüvvet, uyarma ve risâleti, peygamberi ve nebilerin sonuncusu kıldığı Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)
“...bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve nûrlandıran bir ışık…” (Ahzâb Sûresi 45-46. âyet meali)
ile sona erdirmiş (mühürlemiş)tir. Allah Teala, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, -Hakîm olan- Kitâbı’nı (Kur’ân-ı Kerîm’i) vahyetmiş ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) yoluyla Kendi dosdoğru dînini açıklamış ve bununla Sırât-ı Mustakim’e iletmiştir.
📌Îmân edilmesi gereken hususlardan biri de, Kıyâmet Saatinin yaklaşmakta olduğu ve bu hususta şüphe olmadığıdır. Allah’ın ölüleri dirilteceğine îmân edilmelidir. Allah’ın onları ilk sefer yoktan var ettiği gibi, (ölümden sonra) yine diriltileceklerdir. Allah’ın îmân eden kullarının sâlih amellerine misliyle karşılık vermek suretiyle ödüllendireceğine îmân edilmelidir. Allah, mü’min kullarının büyük günâhlarını, tevbe etmelerinin fazileti ile bağışlamakta ve küçük günâhlarını da büyük günâhlardan kaçınmalarının fazileti ile bağışlamaktadır. Büyük günahlarından tevbe etmeyen mü’min kullarının işleri Allah’ın dilemesine kalmıştır:
“Muhakkak ki Allah, kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez (bagışlamaz). Ve bunun dışındakileri kim için dilerse mağfiret eder.” (Nisâ Sûresi 48-116. âyet meali)
📌Allah Cehennemi ile cezalandırdığı mü’min kullarını, sâhip oldukları îmân sebebiyle Cehennemden çıkartarak Cenneti’ne gitmelerini sağlayacaktır:
“Artık kim zerre miskâli bir hayır amel işlerse, onu görecektir.” (Zilzâl Sûresi 7. âyet meali)
📌Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ümmetinden büyük günâh işleyen ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in onun için şefaatte bulunduğu kimseler, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şefaati sebebiyle Cehennem’den çıkartılır. Allah Teâla cenneti yaratmış ve dostları için orasını sonsuz bir yurt olarak hazırlamıştır. Allah (cennetteki mü’min kullarını) -Kerîm olan- Yüzünü görmekle şereflendirecektir.
Bu Cennet, Allah’u Teâlâ’nın -Nebisi ve yeryüzünde ki halifesi olan- Âdem (aleyhisselam)’ı içinden çıkarttığı –işler henüz meydana gelmeden ona dair sâhip olduğu bilgi ile bu şekilde olmasını kararlaştırdığı- cennettir.
📌Allah cehennemi yarattı ve Allah’ı inkâr edenler ve ayetleri, kitapları ve elçileri hakkında ilhâda düşenler için sonsuz bir yurt olarak hazırladı. Allah’u Teâla onları, Kendisini görmekten hicaplayacaktır (perdeleyecektir). Allah, saf saf dizilmiş melekler ile birlikte, Kıyâmet Gününde -bütün insanların, hesaplarını ve cezâlarını görmek için- gelecektir. Mîzan, insanların amellerinin ağırlığını tartmak için konulacaktır. Kimin (sâlih) amelleri tartıda ağır basarsa, onlar kurtuluşa ermiştir. İnsanlara amellerinin kayıtlı olduğu defterler verilecektir:
“Artık kitâbı sağından verilene gelince, Artık kolay bir hesâb ile muhâsebe olunur Ve ehline (Allah'ın kendileri için Cenneti hazırladığı bir ehle) sevinçle döner. Ve kitâbı sırtının arkasından verilene gelince, Öyle ki yok olmayı dâvet edecektir. Ve bir çılgın aleve yaslanacaktır.” (İnşikâk Sûresi 7-12. âyet meali)
📌Sırât Köprüsü haktır ve insanlar amellerine göre (üzerinden) geçecektir. Karşı tarafa geçenler ve cehennemden güvende olmayı başaranlar, farklı hızla karşıya geçerken, (cehennemlik olan) diğerlerinin amelleri onları cehennemde kendi yıkımlarına fırlatacaktır. (Yeniden dirilişe dair îmân) ayrıca Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ümmetinin yanına gelerek su içmek isteyecekleri ve içtiklerinde bir daha susuzluk çekmeyecekleri havza îmânı da içermektedir. Fakat dînde eklemeler veya eksiltmeler yapanlar ondan uzaklaştırılacaklardır.
📌Îmân, dil ile söylemek (ikrar etmek), kalp ile ihlâs (samimice tasdik etmek), azalarla amel etmektir. Îmân, amellerin arttığı vakit artar ve (amellerin) eksildiği vakit de eksilir. Yani, îmânda artma ve eksilme amellerin vuku bulması yâhut da amellerin bulunmayışı ile ortaya çıkar. Söz ile îmân, amel olmaksızın yeterli değildir (noksandır). Söz ve amel ise, niyetsiz tam değildir. Söz, amel ve niyet ise sünnete uygun olmadıkları müddetçe tam değildirler.
📌Ehli Kıbleden olan hiçbir kimse, günâh işlemesi sebebiyle kâfir olmaz.
📌Şehîdler diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar.
📌Kurtuluş Ehlinin ruhları, yeniden diriltilecekleri güne kadar saadet içerisindedir. Bedbahtların ruhları ise Hesâp Günü’ne kadar azap görecektir. Mü’minler kabirlerinde denenip sorgulanacaktır. Allah, îmân edenleri, dünya hayatında ve ahîrette sapasağlam sözle sebât içinde kılar.
📌İnsanların üzerlerinde onların amellerini kaydeden yazıcı melekler vardır. İnsanların îfâ ettikleri hiç bir şey yoktur ki Rablerinin ilminde olmasın.
📌Ölüm meleği, Rabbi’nin izni ile insanların bedenlerinden ruhlarını çekip-alıvermektedir.
📌İnsanlar arasında en hayırlı nesil, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i gören ve ona îmân eden (sahâbeler)dir. Onlardan sonra onları (hayırda takip ederek) izleyenler (tâbiîn)dir. Onlardan sonra onları (hayırda takip ederek) izleyenler (tebeu't-tâbiîn)dir. Sahâbelerin en faziletlileri, hidâyete ermiş dört raşid halifedir. En faziletli olanı Ebu Bekir, sonra Ömer, sonra Osman ve daha sonra onları takip eden Ali’dir, Allah hepsinden râzı olsun.
📌Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hiçbir sahâbesi hayır dışında anılmamalı ve kendi aralarında ortaya çıkmış anlaşmazlıklar hususunda sükût edilmelidir. Onlar, mümkün olan en güzel kandil olarak değerlendirilmeye en layık ve görüşlerine en fazla saygı duyulmayı en çok hakeden kimselerdir.
📌Müslümanların, hem yöneticilerinden ve hem de âlimlerinden olan emir sâhiplerine itaat etmek gerekir.
📌Ayrıca, selefe uymak, adımlarını takip etmek ve onlar için bağışlanma dilemek de zorunluluktur.
📌Yine, dîn hususunda kavgaya tutuşmaktan ve tartışmaktan kaçınmak da zorunluluktur.
📌İnsanların sonradan dîne kattıkları her türlü bid'atı terk etmek gerekir.
Allah’ın salat ve selâmı efendimiz Muhammed’e, âline, eşlerine ve soyuna olsun
İbn Ebi Zeyd el-Kayravânî - el-Risâle