© 2023 İlliyyûn TV
1
وَٱلشَّمْسِ وَضُحَـٰهَا
- Andolsun güneşe ve aydınlığına;
2
وَٱلْقَمَرِ إِذَا تَلَـٰهَا
- Ve onu izlediğinde ay(a);
3
وَٱلنَّهَارِ إِذَا جَلَّـٰهَا
- Ve onu ortaya çıkardığında gündüz(e);
4
وَٱلَّيْلِ إِذَا يَغْشَـٰهَا
- Ve onu bürüdüğünde gece(ye);
5
وَٱلسَّمَآءِ وَمَا بَنَـٰهَا
- Ve semâ(ya) ve onu binâ eden(e);
6
وَٱلْأَرْضِ وَمَا طَحَـٰهَا
- Ve yer(e) ve onu döşeyen(e);
7
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّٮٰهَا
- Ve nefs(e) ve onu düzenleyen(e);
8
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَٮٰهَا
- Derken fâcirliğini ve takvâsını ilhâm edene;
9
قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّـٰهَا
- Onu tezkiye eden felâh bulmuştur;
# İmâm Taberî (rahimehullah) sahîh bir sened ile Katâde (rahimehullah)'tan tahrîc etmiştir, demiştir ki: Sâlih amel ile nefsini tezkiye eden/arındıran felâh bulmuştur." (Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, C.24, S.456)
10
وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّـٰهَا
- Ve onu (günâh ile) örten kaybetmiştir.
11
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَٮٰهَآ
- Semûd tuğyânından dolayı yalanladı.
12
إِذِ ٱنۢبَعَثَ أَشْقَـٰهَا
- Hani onların en şakîsi ayaklanmıştı;
13
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ ٱللَّهِ نَاقَةَ ٱللَّهِ وَسُقْيَـٰهَا
- O vakit Allah'ın Rasûlu onlara demişti ki: 'Allah'ın dişi devesine ve onun sulanmasına (dikkat
edin).'
14
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنۢبِهِمْ فَسَوَّٮٰهَا
- Fakat kendisini yalanladılar da onu boğazladılar. Bunun üzerine Rabbleri günâhlarından dolayı
üzerlerine azâb indirdi. Böylece onları tesviye (dümdüz) etti.
15
وَلَا يَخَافُ عُقْبَـٰهَا
- Ve onun âkıbetinden korkacak değildir.