İçeriklerden haberdar olmak, yorum yapmak ve diğer tüm özellikler için oturum açın.
92

Leyl Sûresi

21 Ayet
Paylaş
1
وَٱلَّيْلِ إِذَا يَغْشَىٰ
- Andolsun bürüdüğünde geceye.
2
وَٱلنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّىٰ
- Ve parladığında gündüze.
3
وَمَا خَلَقَ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ
- Ve erkeği ve dişiyi yaratana.
4
إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّىٰ
- Muhakkak ki sa'yınız (amelleriniz), elbette muhteliftir (çeşit çeşittir).
# İmâm Taberî (rahimehullah) şöyle demiştir: Şüphesiz ki amelleriniz muhteliftir, ey insânlar. Çünkü sizden kimisi Rabbine kâfir, O'nun emrine ve nehyine karşı isyân edendir. Ve (kimisi de) O'na îmân eden, O'nun emrine ve nehyine itaat edendir." (Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, C.24, S.467-468)
5
فَأَمَّا مَنْ أَعْطَىٰ وَٱتَّقَىٰ
- O hâlde verene ve takvâ edene gelince;
6
وَصَدَّقَ بِٱلْحُسْنَىٰ
- Ve en güzeli tasdîk eden(e).
7
فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلْيُسْرَىٰ
- Artık onu kolaya kolaylaştıracağız.
# Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî (rahimehullah) der ki: Yani: En kolay hâle getireceğiz. Ve mânâsı: Taat ve sâlih amellerin yolu ona kolaylaştırılır." (Tefsîru'l-Kur'ân, C.6, S.237)
8
وَأَمَّا مَنۢ بَخِلَ وَٱسْتَغْنَىٰ
- Ve cimrilik edene ve kendini müstağnî görene gelince;
9
وَكَذَّبَ بِٱلْحُسْنَىٰ
- Ve en güzeli yalanlayan(a).
10
فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلْعُسْرَىٰ
- Artık onu zora kolaylaştıracağız.
# İbn Ebi Zemenîn (rahimehullah) şöyle demektedir: ''Ateş ameline.'' (Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, C.5, S.139)
11
وَمَا يُغْنِى عَنْهُ مَالُهُۥٓ إِذَا تَرَدَّىٰٓ
- Ve düştüğünde mâlı ona bir yarar sağlamaz.
12
إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَىٰ
- Muhakkak ki Üzerimizedir elbette hidâyet.
13
وَإِنَّ لَنَا لَلْأَخِرَةَ وَٱلْأُولَىٰ
- Ve muhakkak ki Bizimdir, elbette Âhiret ve dünyâ.
14
فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّىٰ
- Artık sizi alevler saçan bir ateş ile uyardım.
15
لَا يَصْلَـٰهَآ إِلَّا ٱلْأَشْقَى
- Ona en şakîden başkası yaslanmaz.
16
ٱلَّذِى كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
- O ki, yalanlamış ve yüz çevirmiştir.
17
وَسَيُجَنَّبُهَا ٱلْأَتْقَى
- Ve en muttakî, ondan uzaklaştırılacaktır.
18
ٱلَّذِى يُؤْتِى مَالَهُۥ يَتَزَكَّىٰ
- O ki, mâlını verir, tezekkî eder. (arınır)
19
وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُۥ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَىٰٓ
- Ve onun yanında birisi için, karşılığı verilecek bir nîmet yoktur.
# İbn Ebi Zemenîn (rahimehullah) der ki: ''Bunu, birisine vermesi gereken bir nîmete mukâbil (karşılık olarak) yapıyor değildir.'' (Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, C.5, S.140)
20
إِلَّا ٱبْتِغَآءَ وَجْهِ رَبِّهِ ٱلْأَعْلَىٰ
- Ancak Âlâ Rabbinin Vechini arzular.
21
وَلَسَوْفَ يَرْضَىٰ
- Ve elbette yakında râzı olacaktır.