Andolsun ki, Sebe için meskenlerinde bir âyet vardı: Sağ ve soldan iki bahçe. 'Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Tayyib bir belde ve Gafûr bir Rabb.' (Sebe Sûresi 15. âyet meali)

Ahmed bin Hanbel şöyle dedi: “Bize göre Sünnetin usülü Rasûlullâh 'in ashâbının üzerinde olduğu şeye yapışmak, onlara uymak ve bid'atleri terk etmektir. Her bid'at sapıklıktır. (Ibn Kudâme,Zemmu’t Te'vîl)

Her nefis ölümü tadacaktır. Ve sizi bir fitne olarak şer ve hayır ile deneriz. Ve Bize döndürüleceksiniz. (Enbiyâ Sûresi 35. âyet meali)

''Sabretmeniz için (şerr) darlık ve sıkıntı ile. Şükretmeniz için (hayır) bolluk ile fitne olmak üzere sınarız.'' (Mukâtil bin Süleyman, Tefsîriu'l Kebîr)

Yûnus b. Ubeyd der ki: “iyilik bilmeyenlerin cennete girmesi dilenir. İnsanların haklarına riâyet edenlerin cehenneme girmesinden korkulur.” (Ebu Nuaym,Hilyetu’l Evliyâ)


Ve nebîleri onlara dedi ki: 'Muhakkak ki Allah, size Tâlût'u melik olarak gönderdi.'

Dediler ki: 'Onun üzerimize melikliği nasıl olur? Ve biz melikliğe daha hakk sâhibi(yiz) ve ona maldan genişlik
verilmemiştir.'

Dedi ki: 'Muhakkak ki Allah, onu üzerinize seçmiştir ve ona ilim ve vücutça bir üstünlük vermiştir.

Ve Allah, mülkünü dilediğine verir. Ve Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir.'

(Bakara Sûresi 247. âyet meali)

Muvarrik el-iclî der ki; “Kesinlikle sinirlenmiş değilim. Sinirim geçtiğinde pişman olacağım bir şeye neden sinirleneyim.” (Ebu Nuaym,Hilyetu’l Evliyâ)

“Ve Rabbinizden bir mağfiret ve bir Cennet'e koşun, genişliği semâlar ve arzdır, muttakîler için hazırlanmıştır.” (Âl-i imrân sûresi  133. âyet meali)

Yûnus b.Ubeyd (Rahimehullah) der ki: “insanları ıslah edecek şeyleri araştırıp kayda geçtik. Ancak kendimizi ıslah edecek (tesbîh, tehlîl ve tekbîr gibi)
şeyleri bir kenara bıraktık.” (Ebu Nuaym,Hilyetu’l Evliyâ)

Ey örtünen! Kalk ve Uyar. (Müddessir Sûresi
1-2. âyet meali)

İmam el-Berbehârî (rahimehullah) dedi ki: İnsanlar kesintisiz bir hîle/aldatma içindedir. (İbn Ebî Yaʿlâ, Tabakâtu’l-Hanâbile 2/44)

Enes b. Mâlik (radıyallahu anh), Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i şöyle derken işittiğini rivâyet etmiştir:

Allah Teâla diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana duâ edip, (affımı) ümid ettikçe, ben senden her ne sâdır olsa aldırmam, seni affederim.

Ey Âdemoğlu, senin günâhların gökyüzüne kadar ulaşmış olsa da sen bağışlama dilesen (istiğfâr edersen), seni bağışlarım ve günâhlarına aldırmam.

Ey Ademoğlu! Sen bana yeryüzünü dolduracak kadar günâhla gelsen ve bana ortak koşmamış hâlde huzuruma çıksan, ben seni aynı miktarda bağışlama ile karşılarım.
  
(Hasen Hadis - Tirmizî rivâyet etmiştir)

İbnu’lCevzî (rahimehullah) dedi ki: Âhiretin mehri kolaydır: İhlâslı kalp, zikreden dil. (Bahru’l Dumû, 94)

Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr göndermesinden emîn misiniz? Artık bileceksiniz uyarım nasıldır. (Mülk Sûresi 17. âyet meali)


Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni işgal eder. (İmâm Şâfiî)

Ve eğer onların yüz çevirmeleri senin
üzerine büyük (ağır) geliyorsa, artık gücün
Yere bir geçit veya semâya bir merdiven
aramaya yetiyorsa, o hÂlde onlara bir
âyet (mucize) getir. Ve eğer Allah dileseydi,
elbette onları hidâyet üzere toplardı.
Öyleyse sakın câhillerden olma! (En'âm sûresi 35. âyet meali)

Seleften kimileri şöyle der: “İyilikten sonra iyilik işlemek, iyiliğin bir mükâfatıdır ve
kötülükten sonra kötülük işlemek, kötülüğün bir cezâsıdır” (Ibn Teymiyye, Kalp Amelleri)

Resimler